Arif Badur:“384 milyarlık R2 belgelerinde denetim yok”

Arif Badur:“384 milyarlık R2 belgelerinde denetim yok”

Ağırlı olarak Türki Cumhuriyetleri ve Rusya hattında aktif olarak Uluslararası taşıma işleri organizatörlüğü yapan Reibel Taşımacılık ve Ticaret A.Ş. Kızılay, AFAD ve Birleşmiş Milletlere bağlı yardım kuruluşlarına da hizmet sağlıyor.

R2 Belgeli olarak kurumsal bir hizmet verdiklerinin altını çizen Reibel Taşımacılık ve Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Arif Badur, firma olarak özmal araç bulundurmadıklarını hiçbir koşulda da araç almayacaklarını şu sözlerle açıklıyor: “Ben taşıma işleri organizatörüyüm. Taşıma işini organize etmeye çalışıyorum. Firmamda hiçbir zaman özmal araç olmayacak. Araç sahibi olursam, aracı organize etmek zorunda kalırım. O benim işim değil, Ben taşımayı organize etmek istiyorum.”

“R2 belgelerinde yeterli denetim yapılmıyor”

İlk R2 belgesi alan firmalardan biri olduklarını söyleyen Arif Badur, R2 Belge fiyatının 384 milyar TL olduğunu, devletin koyduğu kanunlarla bu belgeyi almayı zorunlu hale getirdiğini fakat hiçbir şekilde bu belgeyi koruyup, kollamadığını ifade ederek belge denetiminin olmadığını sektörde bu denetimsizliğin ciddi oranda korsan şirketleri doğurduğunu söyledi.

Forwarder sisteminin çoğalması ve düzen altına girmesiyle, uluslararası nakliyenin de kayıt içine alınacağını belirten Badur, “Biz forwarderiz, bizim TIR’ımız yok, aracımız yok, sarf maliyetlerimiz yok. Dolayısıyla bizim kestiğimiz fatura 10 lira, aldığımız fatura 8 lira, kazancımız 2 lira… Nettir tüm bunlar ve hiçbir kaçağa meyil vermez. Ama diğer tarafta TIR’ın maliyeti, yakıt maliyeti, lastik maliyeti, makine bakım maliyeti bir yığın maliyet çıkarırlar. Bizim maliyetlerimiz olmadığından biz bunu koymuyoruz. Bizim bir ofisimiz ve bir de elektronik ortamımız var” dedi.

2014 yılı itibariyle denetimlerin sıklaşacağı duyumunu aldıklarını ifade eden Arif Badur şu sözlerle dile getirdi: “Denetim mekanizmaları çok kolay fakat işletilmiyor. Ne Ulaştırma Bakanlığı’ndan ne Maliye Bakanlığı’ndan işletilmiyor. Maliye Bakanlığı’na verilecek küçük bir talimat işlerimizi çözer. Yani, bir firmanın taşıma işleri faturası kesebilmesi için bakanlığın verdiği belgelere sahip olması lazım ve o belgelerin ihtiva ettiği işi yapması lazım. R2’li ise kendi aracı ile taşıma yapacak. R1’li ise, şunu yapacak, H Belgeli ise bunu yapacak. Bunun dışında istediği kadar ruhsatlı firma olsun, bunun dışında bu faturayı kesemeyecek. Sistem burada kendiliğinden çözülür. Ama bunu yapmıyorlar, yapamıyorlar demiyorum, yapmıyorlar. Şuanda maalesef böyle, 2014 yılında bununla ilgili sanırım denetimler gelecekmiş. Ama 6-7 seneden beri biz 2 defa belgemizi yeniledik ama firmalar bize boşu boşuna aldığımız belge gözüyle bakıyorlar. Biz de mecburen bu ülkenin insanları olarak da devletin belirlediği kanun ve kurallara uymak zorunda olduğumuzu düşünüyoruz ve uyuyoruz.”

“Organizatörlükle, Komisyonculuğun ayrılması lazım”

Komisyoncu olmadıklarının altını vurgulayarak çizen Badur, organizasyon firması olarak bu konuda oldukça hassas olduklarını verdiği şu örnekle dile getirdi: “Biz şöyle çalışmıyoruz, al bunları, koy TIR’a gitsin, iş onunla bitmiyor. Biz kendi acente network’umuzu kullanıyoruz. Depomuzu kullanıyoruz, yeri geliyor. Tüm bunları bir araya getirip bir organizasyon yapıyoruz. Çoklu komisyonculuk var, şimdi size bir örnek vereceğim. Bizim yukarıda bir Göktürk uydumuz var, O Ankara’da TUBİTAK’ta yapıldı. Ona çok özel bir araç tahsis ettin ve aldın onu Esenboğa Havaalanına getirdin. Bir kargo uçağı ile Çin Shanghai’a gönderdin. Shanghai’da acentene gümrüğünü yaptırdın. Onu başka bir uçakla Jiuquan Uzay Fırlatma Merkezi’ne taşıdın. Jiuquan’dan karayolu ile dağın tepesine gitti, oradan uzaya gitti. Ben kimin komisyoncusuyum?”

Bir lojistik firmasının da bu işi organize edebileceğini söyleyen Badur, bunun organizasyonluktan ziyade komisyonculuğa girdiğini söyleyerek“ diyelim Antep’ten İstanbul’a mal geliyor. Araç boşta duruyor. Ambardaki adam bunu Konya’ya atıver 200 liraya diyor, 50 lirasını alıyor, o adam komisyonculuk yapıyor. Adam kendiden bir şey katmıyor. Yani ben malları şurada depoya çekeyim, orada gümrükleyim, oradan alayım, buraya vereyim. Değerli taşıma senedini ben düzenleyim mesela biz de öyle bir durum var. Türkiye’de halen öyle bir anlayış var ve değişmesi lazım” dedi.


“Yabancı Network, piyasayı zarara soktu”

Sektörde rekabetin oldukça fazla olduğunu ifade eden Arif Badur, Türkiye’de yabancı network’ların olduğunu ve çok ciddi finansal desteği olan bu network’ların bu gücü Türkiye’de kullandıklarını belirterek “Bu firmalar bizim piyasaya sektöre yüzde -5’lik bir kar marjı ile müşteri elde etmek için girdiler. Piyasayı darmadağın edip, hepimizin karlarını sıfıra indirdiler. Sonuçta kendileri de zararlı çıktılar ve geri döndüler. 1 yılda yaptıkları operasyon bizi çok ciddi şekilde etkiledi” dedi.

Ulaştırma Bakanlığı’nın kendilerinin fikrini almadan karar mekanizması oluşturduğunu söyleyen Badur, ortaya atılan karların sektör içinde ciddi sıkıntılar yarattığını ifade ederek “Kararı ortaya atıyorlar sonra bırakıyorlar, tartışın. Sonra biz başlıyoruz tırmalamaya, orası yanlış burası eksik… Bunun böyle olması gerekiyor, anlatmaya çalışıyoruz. Bunun yerine hep beraber toplansak, ortak bir akıl koysak ortaya tartışmaya gerek kalmayacak çünkü doğru 2 tane değil, doğru bir tane…”şeklinde konuştu.

“Ulaştırma Bakanlığının en iyi genelgesi Havacılık”

Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün ulaştırma sektörü içinde en iyi genelgeye sahip kurumlardan biri oluğunu ifade eden Badur, 1996 yılında çıkan genelge ile ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Ulaştırmada en iyi genelge havacılık genelgesidir. Hiçbir sorun çıkmadan şimdiye kadar da işledi. Her şey belli. 1996 tarihinde çıkan bir genelge… O dönemdeki 7-8 tane büyük firmayı topladık. Genelgeyi önümüze koyduk, 1’den başladık, sonuna kadar yazdık, devlette kendi şartlarını koydu, biz de kendi şartlarımızı belirledik. Bir genelge çıktı ortaya ama bu STK’larla beraber yapılmış, onların görüş ve değerlendirmeleri alınarak ortak akılla ortaya çıkan bir genelge oldu.”

Yanlış çeviriler tüm sektörün dengesini değiştiriyor

Sistemin şu anda farklı işlediğini söyleyen Badur, Ulusal Mevzuat ele alınarak oluşmuş olan genelgenin Avrupa’dan kopyalanarak alınıp çevrildiğini, fakat o çeviriler içinde özellikle tehlikeli madde taşımacılığıyla ilgili olarak bir takım yanlışlıklar olduğunu belirtti ve “Mesela diyor ki, radyoaktif madde, patlayıcı yani askeri malzemeler diplomatik izinlere tabiidir. Çeviri yapmışlar, her türlü radyoaktif, her türlü patlayıcı, her türlü tehlikeli madde demiş… Her türlü tehlikeli madde deyince aseton da giriyor, bütün hepsi bunun içine giriyor. Yolunda gitmeyen bir çok uygulama var. Ama STK’lar da meseleye taraf olsalar bu ve benzeri yanlışlar otomatik olarak ortadan kalkacak ve sıkıntı yaşanmayacak” dedi. Oya KAYA 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum