'Belediye Yetkilileri Kafa Sallayıp Duruyor, İTO Başkan'ı Ne Yapıyor?'

'Belediye Yetkilileri Kafa Sallayıp Duruyor, İTO Başkan'ı Ne Yapıyor?'

İSDER (İstanbul Servisçiler Derneği) Başkanı Murat Erdoğan, Ulaşım Daire Başkanı Yakup Demirhan’ın sözlerini değerlendirdi. Son dönemde servis sektöründe yaşanan gelişmeleri yorumladı.

Ulaşım Daire Başkanı Demirhan’ın engelli yasasına ilişkin ‘ilerleyen süreçte tüm araçlar değişecek, devlet ihtimaller üzerinden hareket etmez’ sözlerini değerlendirerek söze başlayan İSDER Başkanı Erdoğan; Demirhan, doğru söylüyor. Devlet ihtimaller üzerinden hareket etmez. Fakat kendisi, şunu atlıyor; Avrupa’daki araçlar ve taşıma yapan kişiler, bizden çok farklı konumlarda… Bunun başında milli gelir var, borçsuz çalışma var. Arabaların oradaki fiyatları ile Türkiye’deki fiyatları arasında uçurumlar var. Dolayısıyla onlar için araç değiştirmek; bir çakmak değiştirmek, bir gözlük değiştirmek kadar kolay…’ dedi.

‘Hangi servisçi bu yasaya uyabilecek?’

Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü; ‘Madem Türkiye’de böyle bir geçiş dönemi olacak, neden üretim aşamasına müdahale etmiyorlar, sistemi değiştirmeye çabalıyorlar. Söz konusu yasa ile araçların dönüşümü halinde zaten yüklü bir masraf olacak. Koltuk sayıları ile zaten şuan da ciddi sorunlarımız var. Bu yasa ile birlikte yine koltuk sayılarında bir azalma yaşanacak. Özellikle öğrenci ve personel taşıyan servisçi arkadaşların hangisi bu şartlar altında bu yasaya uyabilecek?

‘İstanbul servisçileri ranta ve gizli saklı işlere izin vermeyecektir’

Erdoğan akıllara gelen ilk ihtimal üzerinden yola çıkarak; belediyenin zaten son 3 yıldır bu konu üzerinde çalışmalar yaptığını vurguladı. Bu düşüncesine dayanak olarak belediyenin son dönemde yaptığı açıklamaları referans gösteren Erdoğan; belediye yönetiminin sıklıkla ‘biz hazırlığımızı yaptık. Servis sektörü talep edilen düzenlemeleri yapmak istemezse veya yapmazsa belediye olarak biz bu işi yaparız, insanlara bu hizmeti veririz’ dediğini hatırlattı. Erdoğan genel anlamda belediyenin İstanbul’da servisçilerle ilgili başka bir planı varsa bunu derhal açıklaması gerektiğini belirtti. Bu şekilde belediyenin açık ve şeffaf davranacağını ifade etti. Aksi takdirde işin oldubittiye getirilmesine servisçiler olarak izin vermeyeceklerinin altını çizdi. Erdoğan sözlerine şöyle devam etti; ‘İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, başka firmalara, özel sektöre, üreticiye rant çıkarmak gibi bir derdi, ya da yapılmış bir anlaşma, verilmiş bir söz varsa buna İstanbul servisçileri müsaade etmeyecektir. Bunu da çok açık ve net söylemeliyim’ diyerek yaşanan duruma tepki gösterdi.

‘Engelli yasası ile ilgili birçok muamma var’

Erdoğan engelli yasasında yaşanan belirsizliklere dikkat çekerek şunları aktardı; ‘Siz son dakika ayak oyunları ile insanın elinden ekmeğini almaya çalışıyorsunuz ve böyle olacak diyorsunuz. Bunu yaparken de bataklığı kurutmuyorsunuz, hiç bir şey belli değil. Koltuk sayısı mı eksilecek, arabanın şasesinde mi, kasasında mı oynama olacak, engelli vatandaşlar araca arka bagajdan mı girip çıkacak, arkadan girip çıkacaksa her engelli için durup kapıyı mı açacak? Açmayacaksa özel bir personel mi istihdam edilecek? Yani bir sürü muammalı durum var’ dedi.
 



‘Gördüğüm kadarıyla İTO Başkanı'nın hiçbir çabası yok’

Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen İTO 22. Meslek Şurası Toplantısı’nda bu meselenin artık servis odalarını ve 22. Komiteyi aştığını söylediğini hatırlatan Erdoğan, meselenin tek çözümünün İTO Başkanı İbrahim Çağlar olduğunu bir kez daha tekrarladı. Erdoğan konu ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu; ‘Bu duruma İbrahim Çağlar müdahale etmek zorundadır çünkü İTO Başkanı demek tüm Türkiye’nin ticaretine, sanayisine yön vermek demek. Fakat benim gördüğüm kadarıyla başkanın hiçbir çabası yok. Belediye ile yapılmış bir yazışması yok. Sadece grup olarak yanında bir şeyler konuşuyoruz ama gerisi yok. Gerisi boş, o yüzden iş vahim… Bir delikanlılık yapılacaksa bize bu konuda yapılsın ve söylesin biz de ona göre başımızın çaresine bakalım. Ama bu iş 2 yıl içinde oldubittiye getirilirse bunun vebali bizim için de onlar için de çok ağır olur’ dedi.

‘Asıl facia İstanbul’da yaşanıyor’

Ulaşım Daire Başkanı Yakup Demirhan’ın ‘plaka tahdidinin uygulandığı illerdeki faciaları görüyoruz, tahdit sıkıntıdır’ sözlerine atıfta bulunan Erdoğan; ‘Asıl facia İstanbul’da yaşanıyor. Servis sektöründe insanlar 90-100 milyarlık araçların senetlerini ödemeye çalışıyor, bu araçların 2-3 sene sonra değeri yarı yarıya düşüyor. Bir faciadan bahsedeceksek, bahsi geçen asıl facia İstanbul’da yaşanıyor’ dedi. Plaka tahdidi konusunda haklı olduklarının bir kez daha altını çizen Erdoğan, Yakup Demirhan eğer bir faciadan bahsediyorsa, biz neden plaka tahdidi istediğimizi ve şuanda İstanbul’da yaşanan asıl facianın nedenlerini bilimsel bir raporla kendilerine anlattık. Kendisi de yapsın plaka tahdidi ile ilgili bir bilimsel bir çalışma da neden olmayacağını anlatsın bize… Bizi sustursun! Ben böyle bir facia olduğuna inanmıyorum’ dedi.

‘Taşıma sektörü ile bir berberin kıyaslanması akıl karı iş değil’

Demirhan’ın taşıma sektörünü bir manav, bir kuaförle kıyaslanmasını ‘akıl karı bir iş değil’ şeklinde değerlendiren Erdoğan, ‘Bir Ulaşım Daire Başkanı’nın böyle bir kıyaslamaya gitmesi çok da akıl karı değil. Akıl karı olmadığını zaten yaptığınız haberin altında, servisçilerden gelen yorumlardan da anlıyoruz. Servisçiler köpürmüş durumda… Biz berberle bir tutulamayız, berberin masrafı belli, bizim masrafımız belli. Onun yaptığı iş saç kesip atmak, biz bir sürü can taşıyoruz. İnsan taşıma ile berberliğin ne alakası var. Böyle bir şeyin düşünülmesi bile çok tuhaf’ diyerek Demirhan’ın sözlerini sert bir dille eleştirdi.

‘Buyur, esnafı da şirketi de bitir o zaman!’

Erdoğan’ın, Demirhan’a eleştirileri bununla da kalmadı, Demirhan’a seslenen Erdoğan; ‘İstanbul’a ben hükmediyorum diyorsun, ‘istersem esnafı da şirketi de bir gün de bitiririm’, diyorsun. Buyur bitir o zaman… Ha bitirmeyeceksen de plakadan bu kadar korkma, senin de kasan dolacak, bir şekilde fiyatı belirleyen sensin, üstüne çıkana ne muamele yapıyorsan, o zaman da aynı muameleyi yapacaksın, bizim istediğimiz şey, sektöre girişin engellenmesi… Engellenip, diğer illerde olduğu gibi, plakamızın değerlenmesini, alınıp satılmasını veya kiraya verilmesini istiyoruz. Bu da çok abartı bir istek değil aksine makul ve uygulanabilir bir istek’ dedi.

‘Sektör fiyatlar konusunda şımarık davranıyor’

Zam oranlarını ve bu çerçevede Demirhan’ın sözlerini değerlendiren Erdoğan şunları kaydetti; ‘kendisine bu fikrinde kısmen katılıyorum. Yiğidi öldürüp, hakkını yememek gerekir. Sektör fiyatlar konusunda şımarık davranıyor özellikle firmaların komisyon kesintileri hat safhada… 2007’den beri bu sıkıntıyı firmacı olmama rağmen belirtiyorum. Ankara’da bir çocuk 80-90 liraya taşınırken, İstanbul’da 150-190 liraya taşınıyor. Fiyat farkına bakınca elbette ki, insanlar acaba ne oluyor diye soruyorlar… Olan şu, Ankara’da Büyükşehir olmasına rağmen İstanbul gibi bir trafik sıkışıklığı yok. Dolayısıyla ben Üsküdar’dan Tuzla’ya bir aracımla hizmet verirken, bu okulun giriş saati ya 08:30 ya da 09:00 aracımı Üsküdar’dan Tuzla’ya başlatmam için 07:00’de hareket ettirmem gerekiyor. Üsküdar-Tuzla arası 300 TL. 16 kişi taşısa bu araba yaklaşık olarak 4.500 TL gibi bir para toplar. Bunun içine masraf kalemlerini de koyunca 3.000 lira gibi bir fiyat ödemesi gerekir. Fakat bu araç ikinci bir işe de gidemediği için sıkıntı başlıyor. Bu arada devreye firmalar giriyor. Firma, 15-20 araç çalıştırdığı bir okulda belli bir komisyon miktarı kesiyor. 20-40 TL arası normal bir rakamdır. Çünkü boş giden arabaya yol hesabından ödemesini yapıyorsunuz. Tek işle gelen arabaya toplanılandan fazla ödeme yapmak zorunda kalıyorsunuz, bunu 3-5 esnaf bir araya geldiğinde yapamıyor. Firmalar da bu ihtiyaçtan kaynaklı ortaya çıktı. Aşırıya gidilmemesi lazım… Yüzde 50-60 duyduk zamanında, şimdi bildiğim kadarıyla yok’ dedi.

‘Çevre iller ve İstanbul arasında ciddi farklılıklar var’

Fiyat düzenlemesinin çevre illere göre yapılmasının bir anlamı olmadığını belirten Erdoğan, sorunu İstanbul’un trafiği ile ilgili bir durum olarak tanımladı. Erdoğan; ‘Sakarya’daki trafik sigortası farklı, buradaki farklı, kaskosu risk daha fazla olduğu için farklı… Bunlar göze alınmadı. Sektörde alışılmış bir İstanbul pazarlığı olduğunu da belirten Erdoğan, ‘Liste çıktı 150 TL’den, biz taşıdık 100 TL’den… Ama yüzde 4 zam yapıldığında veli diyor ki, geçen sene ben 100 TL ödüyordum, bu sene 104 TL mi ödeyeceğim diyor. Orada yine servisçi ölüyor, 4.500 TL mazot şuanda… Sakarya’daki şoför 600 TL’ye çalışıyor, İstanbul’da 1.200 TL’den aşağıya şoför yok. Arada yüzde 100 fark var. Fiyatlar yapılırken, bunlar hesaplanmadı’ dedi.


‘Esnaf ve firma etle tırnak gibi ayrılmaz bir bütündür’

Yakın tarihte İstanbul Ticaret Odası’nda gerçekleşen Zümre Toplantısı’nı değerlendiren Erdoğan; ‘Toplantı genel anlamda iyiydi ve çok seslilik hakimdi… Esnaf ilk defa sesini orada istediği gibi duyurdu. Bunda en büyük pay; İSDER ve ULAŞ-İŞ’indir. Çünkü kurulduğumuz 2007 tarihinden beri dedik ki, esnaf ve firmaları birbirinden ayırmayın. Esnaf ve firmalar, etle tırnak gibidir. Esnafın hakkına tecavüz etmeyin. Bunu firmalara özellikle söyledik, esnaf arkadaşlarımıza da söyledik. Ama bazı arkadaşlarımız bizi dinlemedi, halen bildiğini okuyan arkadaşlarımız var. Biz, esnaf ağırlıklı eylemler yaptığımız için bir firmacı olarak başta bize firmacılar cephe aldı. ‘Sen bir firmacı olarak bizi nasıl ezersin, dernek olarak neden bu kadar üstümüze geliyorsun’ şeklinde tepkiler aldık. Fakat uzun vadede gördüler ki, derneğimizin ve sendikamızın söylemleri haklı söylemler… Etle tırnağı ayırmaya çalıştığınız da veya güçsüzleştirmeye çalıştığınız da bir taraf, tekelleşmeye başlıyor. O tekelleşmeden de bir takım sancılar doğuyor. Bizim istediğimiz bu işin ortaklaşmasıdır. Olayın esas formülü budur. Bu formülü uyguladığınızda zaten bir sıkıntı kalmıyor.

‘İSDER ve ULAŞ İŞ sendikası süreçte etkili oldu’

‘Sürecin başında bize hak vermeyen arkadaşlarımız sonunda esnaf arkadaşlarımızı dikkate almak zorunda kaldılar’ diyen Erdoğan, bunun nedenini ise; İSDER ve ULAŞ İŞ’in yaptığı eylemler, toplantılar, bilinçlendirme faaliyetleri ve sosyal medyadaki etkinlikleri olarak açıkladı. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü; ‘Bunların hepsi esnaf arkadaşlarımız üzerinde etkili oldu. Artık insanlarda oy verdikleri makamdaki insanlara hesap sorabilmeyi öğrendiler. Bu özellikle bizim sayemizde oldu. Çünkü 30 yıldır İstanbul’da bizim dışımızdaki hiçbir grup, esnafına veya ufak çaplı firmasına değer verip, onları öne çıkarmaya çalışmadı’ şeklinde değerlendirmelerde bulundu.

‘2013 Zümre Toplantısı’nda hala aynı şeyleri konuşuyoruz’

Zümre toplantılarında faaliyet raporlarının ve rakamların konuşulduğunu hatırlatan Erdoğan; Fakat bu tarz toplantılarda hiçbir yetkilinin yaşanan bir haksızlık karşısında mevcut resmi makamın üstüne gidemediğini iddia etti. Erdoğan, kendilerinin bunu 2007’de bozduğunu söyledi. Erdoğan konu ile ilgili şunları söyledi; ‘Kim bize husumet yapıyorsa, kim bize haksızlık ediyorsa, bunu avaz avaz dile getirdik. Çoğu kere de susturulmaya çalışıldık ama susmadık. Dolayısıyla orada yapılanlar, söylenenler, not alınanlar çok da yerini bulmuyor. Bulsa zaten şimdiye kadar bu duruma gelmezdik. Bugün 2013 oldu hala aynı şeyleri konuşuyoruz’ diyerek tepkisini dile getirdi.

‘İnsanlar üyesi olduğu kuruma karşı eylem yapabilirler’

 Yaşanan süreçle ilgili bir korkusunu paylaşan Erdoğan; ‘esnaf ayaklandı, herkes bir şekilde eylem taraftarı ve eylem olmadan bu işin çözülmeyeceğine inanıyor. Biz eylemlerimizi UKOME’ye ve başka kurumlara karşı yaparken, yarın bu insanlar, üyesi olduğu kuruma karşı da eylem yaparsa İTO’nun o zaman itibarı sarsılacaktır. Bunların olmaması için ben başkanı gayet net bir dille uyardım. İTO Başkanı yatağını yorganını alıp, belediyenin önünde yatması gerekir dedim. Bunu bir tek biz dile getirdik. Bekledim, başka arkadaşlar da bu konuya dikkat çeksin. Ama kalkıp kimse bir şey söylemedi’ diyerek farklı bir açıdan konuyu değerlendirdi.

'Sürecin takipçisi olacağız!'

Gerçekleşen Zümre Toplantıları’nda her dönem aynı şeylerin konuşulduğunu ve toplantıya gelen belediye yetkililerin not alıp, kafa sallamaktan başka bir şey yapmadıklarını belirten Erdoğan; ‘Bu iş bizi aştı. Belediye bizi dinlemiyor. Zümre Toplantısı’ndan gelen belediye yetkilileri kafa sallayıp, duruyor. Bunun başka bir yolu basamağı yok… Ne yapacaksınız başkanınızdan yardım talep edeceksiniz. Ben de bu yardımı o zümrede o toplantıda başkanımızdan istedim. Başkanın kulağına gidip gitmediğini bilmiyorum ama bu sürecin takipçisi olacağız. Hatta 10-15 gün sonra 22. Grup’a resmi olarak soracağım; Başkanımız bu toplantıdan sonra ne yaptı, kimlerle görüştü veya görüşecek mi? Bunların net olması gerekir’ dedi.

‘Bu süreç, yine İSDER ve ULAŞ İŞ’in katkıları ile gerçekleşen bir süreçtir’

Zümre toplantısında İTO içinden plaka tahdidinin yüksek sesle dile getirilmesini ise Erdoğan şu sözlerle yorumladı; ‘2009’da gerçekleştirilen bir zümre toplantısında demiştim ki, ‘insana tahdit diye bir şey olmayacak, bu bir fiyaskodur’. Aynısını bu yıl ki, toplantıda kendileri söylediler. Biz, Soğanlık eylemini yapmadan önce kendilerine kurum olarak bir soru sorduk; görüyorsunuz plaka tahdidi konusunda belediyenin bize karşı tutumu ortada, hala insana tahdit mi istiyorsunuz, yoksa bundan sonra plaka mı diyeceksiniz? Bunu şunun için sorduk; eğer İTO deseydi ki, biz plaka tahdidini savunmuyoruz, bizim savunduğumuz şey; insana tahdittir… O zaman İSAROD’a yaptığımız göndermenin aynısını onlara yapacaktık. Dolayısıyla sıkıntıların onlarda farkına vardılar. Bu kırılma noktası ise, burada yaşandı. Bu konuda hiç mütevazı olamayacağım; bu süreç, yine İSDER ve ULAŞ İŞ’in katkıları ile gerçekleşen bir süreçtir. Bu kadar insana aylarca yıllarca biz mesai tükettik. Onlar da kabul ettiler. Bunun içinde teşekkür ediyorum, sektörümüz adına iyi bir şey oldu. Özellikle Ticaret Odası’nın da bu işi savunması Hamza Öztürk denilen şahsın, yalan beyanlarını da ortaya çıkardı ve dolayısıyla herkes uyandı’ diyerek gelinen süreç hakkında düşüncelerini ifade etti.


‘Gerekirse dava da açılır’
Yakup Demirhan’ın ‘Kimse bana plaka tahdidinde yasal haktan bahsetmesin, yasal hak mahkemelerden alınır. Getirsinler bana mahkeme kararını, uygulayalım’ sözlerini ise Erdoğan şu şekilde değerlendirdi; ‘Yasal hak derken, biz diğer illerde uygulanan tahdidinin İstanbul’da da uygulanmasını istiyoruz. Bu da bizim yasal hakkımızdır. Belediye kanununa baktığımızda belediye uygun görürse verir. Belediye elimizdeki mevcut bilimsel raporlara karşılık bize bilimsel bir açıklama yapamıyor. ‘Plaka tahdidi olmaz’ derken bunun altını dolduramıyor. Şimdi bu durumda servis esnafı mahkemeye gitse bile, yasal hak olarak diğer illeri emsal göstereceğimiz bir yasal hakkın varlığından bahsediyoruz. Ya plaka tahdidi uygulanan tüm illerde iptal olacak ya da İstanbul doğru uygulama yapıyor diyecekler. İTO bunun üzerine çalışıyor, gerekirse sadece bu konu ile ilgili bir dava da açılabilir’ dedi.
Alev Arslan

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum