Nakliyeci can çekişmiyor, beyin ölümü gerçekleşti

Nakliyeci can çekişmiyor, beyin ölümü gerçekleşti

Her geçen gün kapılarda, kuyruklarda, olmayan belgeleri beklemekten sersefil bir halde kalan nakliyeciler para kaybetmekte olduğu gibi gücünü de kaybediyor.

Yabancılara daha çok taviz var
Eskiden sektörümüzün temsilcisi bir Bakan ile görüşmeye gittiğinde ciddiye alınırdı. Bakanlarla rahat rahat görüşebilir ve fikir alışverişinde bulunabilirdik. Ancak şimdi böyle bir durum söz konusu değil bizi dinlemiyorlar bile. Biz bu kadar veriyoruz bununla yetinin diyor. KUKK toplantılarında çok fazla taviz vererek kendi nakliyecimizi kan ağlar bir hale getirdiler. Bulgaristan kapısında ki sorun, devletin politikasıyla alakalı doğan bir sorun. Devlet tabi ki Bulgaristan kapılarını kapatsın, Türk nakliyecisi kan ağlasın diye bir düşüncesi yok ancak geçmiş dönemde hep yabancıların TIR’larına tavizler vererek artık onları arsız bir hale getirdi. Geçmişte de durum böyleydi
Yunanistan’la bir problem yaşadık. Yunanistan ile ikili 42 bin tane geçiş belgemiz vardı. Bugün Yunanistan ithalat yapamadığı için şuan sorun yaşamıyoruz. 2008-2009 yılın da 3 er ay çalışamadık. İkili taşıma 42 bin taneydi. 42 bin tane de transit geçiş belgemiz vardı. 32 bine yakın Yunanistan’a mal boşaltma belgemiz vardı. Yunanistan bizim bakanlığımıza bunu artıralım 55 bine çıkaralım ama ikili taşıma belgelerini düşürelim dedi. Bizim bakanlığımız bunu kabul etti. 20 bine düşürüldü kalanı da transit denildi. Ağustos ayında 2008 de 20 bin tane bitti. Adamlar bir daha vermedi. Kapıları kapattılar. Çok geç değil daha geçtiğimiz günlerde yine aynı problem tekrarlandı. Bu sefer Bulgaristan ile ve yine alternatif güzergah sunulmadı. “Bakanlık, bizi uluslar arası arenada temsil edemiyor kendini sektörün bir parçası olarak görüyor”
Bu işten nasıl para kazanabilirim derdinde bakanlık. Bakanlık lojistik sektörünün sahibi durumuna geldi. Belge satıyor, UBAK satıyor, sürekli satacak bir şey buluyor. Benim 2. El aldığım araba daha önceden dozvola kaybetmiş. Bir araç 3 kere dozvola kaybederse o araç 10 günlük ceza alıyor ve yurtdışına çıkamıyor. Ben 2. El aldığım aracın dozvola kaybedip kaybetmediğini nereden bileyim bakanlık bileceksin diyor. Peki, benim aracım 10 gün yatarsa bakanlık bundan nasıl kar edecek ne elde edecekte bana böyle ceza veriyor? “UND ’nin Bakanlık düzeyinde hiçbir hükmü yok.”
Toros Nakliyat Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Çimagil UND konusunda ki görüşünü, “UND, Bakanlıkta bizi temsil edemiyor. Edemezde çünkü Bakanlık UND’ nin sesini çıkarmasına izin vermiyor. Bu mantığın değişmesi lazım. UND hiçbir şekilde bizim hakkımızı savunamaz. Çünkü UND korkutuldu. UND’ ye ancak benim gibi çatlak sesler başkan olursa, sorunlarımız çözülür” şeklinde dile getirdi. Bakanlıktan talebimiz bizi dinlemeleri
Sorunun hükümet değişimiyle alakalı olmadığına değinirken Çetin Çimagil sözlerine, “Biz hükümet değişsin derdinde değiliz. Bu düşüncenin değişmesi gerekiyor. Bakanlık bizi dinlesin, bizi anlamaya çalışsın. Bakan değişsin demiyoruz. Bakan’ın bize bakış açısı değişsin. Bir kere gittik Bakanlığa görüşmeye bizi odasından kovmaya kalktı” şeklinde devam etti. 20 yılda Almanya’da değişen bir şey yok ama bizde hep artan fiyat etiketleri var
Geçmişle günümüzü Almanya ile ilgili bir kıyaslama yapan Çimagil, “Sınır girişinde maliyetlerimiz uçuk kaçık. Nakliyecinin öyle ciddi sorunları var ki, 1991 yılında şirketi kurduğumda 5 bin Mark’a Almanya’ya ihracat arabası yüklüyordum. Bugün yıllık ücret olarak 2500 Euro para veriliyor Almanya’ya. Bu da 5 bin Mark’a tekabül ediyor. 20 yıl geçmiş hala aynı paralara taşıma yapıyoruz” dedi. Nakliyecinin sadece kalbi atıyor. Geçmişini yiyor.
Trafik sigortaları konusunda nakliyecinin ağır darbe yediğini dile getiren Çimagil, “Trafik sigortası eskiden 500-600 lira arasında iken bugün Bin lira ile 10 bin lira arasında, kimin cebine gidiyor kardeşim bu para? Bir arabanın günlük 47 lira sadece sigorta maliyeti var. Kapıda beklememizin maliyeti sigorta açısından 47 lira. Kapılarda beklememizin nedeni dış politikanın yanlış yürütülmesidir. Şuan bir tek Yunanistan ile kavgalı değiliz onlarında bizimle kavga etmeye vakti yok.” Şeklinde konuştu. “Kediye aslanı boğduruyorlar”
Sektör içinde ki konulara da değinen Çimagil, “C2 yetki belgeli arabalar, firmalar, birbirlerinin arabasını alıp yükleme yapamıyorlar. R2 belgeleri arabalar yüklemeyi gerçekleştirebiliyor. Adam bir araba, bir ofis, bir masa, bir sandalye, bir R2 belgesi alıyor. İstediği her yere gidebiliyor. Ondan alıyor bundan satıyor. Sen araba alıyorsun, 10-15 araba alıyorsun, ofistir, garajdır, servistir yatırım yapıyorsun bu yatırımın maliyeti minimum 5 milyon lira” durumu gözler önüne serdi. Benden MTV alıyorlar. Bir fabrikanın makineleri için vergi alınmıyor. Benim fabrikamın makineleri de bu arabalar, benden neden vergi alınıyor. “Bu hükümet döneminde teşvik almadık.”
Yatırım teşvikleri konusunda ki sorumuza eski dönemleri ve günümüzü ele alarak cevap veren Çimagil, “Eskiden yatırım teşvikleri vardı. Sektöre özel değildi bu teşvikler her sektörde vardı yatırım yapan teşvik ediliyordu. Bu hükümette teşvik diye bir şey görmedik hiç. Türk nakliye sektörünü sevmiyorlar. Karayolu nakliye sektörünü sevmiyorlar. Yol yapalım ama yolda TIR olmasın istiyorlar” dedi. “Kendi markamızı yaratamıyoruz.”
Sektörün giderek çıkmaza girdiğini söyleyen Çimagil, Türkiye’nin en büyük lojistikçilerinin yabancı şirketler olduğunu, Türkiye’nin daha kendi markasını bile yaratamadığının altını çizdi. Belge denetimi olmalı mı olmamalı mı?
Belge denetiminin şuan yapıldığını ve belge denetiminden yana olduğunu dile getiren Çimagil, “Eskiden belge bastırıyorlardı. Yunan dozvolasının olmadığı dönemlerde bir yunan şirketi matbaada belge bastırdı. Bu belgelerle de çalıştı. Belgelerin hepsinde sahteydi. Şuan belgeyle ilgili bir rekabet yok.” Şeklinde konuştu. Sektörde yabancı payını azaltmak ve plaka tahdidi getirmek lazım.
Sektörün ihtiyaçları hakkında ki sorularımıza cevaben Çimagil, “Plaka tahdidi, taksicilere nasıl getirildiyse öyle getirilmeli. Şuan Türkiye’de yüzde 35 fazla kamyon kapasitesi var. Bu kapasitenin fazla olduğu biliniyor ve hala sektöre girenler var. Bunun engellenip, sektörü cazibeli hale getirilmesi lazım” dedi. Nakliyeciler Almanya’da km başına para kazanıyor.
Almanya’da yabancı şirketlerin araçlarının yılda 700 bin km, 900 bin km yaptığını, arabanın hiç yatmadığını ve Almanya’da taşımacılıkta her şeyin kolay olduğunu ifade eden Çimagil, “Bizim ülkemizde 4 sende 350 bin km ya yapıyoruz ya yapmıyoruz. Bizim arabalarımız yeni, km yapamıyor. İş yok çünkü.” Dedi. “Kahvede 10 lira borç vermeyeceğin adama araba emanet ediyorsun.”
Şirketlerin şoförlerden yana sıkıntı çektiğini ve şbu konunun şirketlerin sorunlarının başında geldiğini söyleyen Çimagil “Şoförlerin SRC belgeleri var şoförlerin eğitimi adı altında bu belgeler veriliyor. Peki, şoförler eğitiliyor mu hayır. Şoförün kalitesi sıfırın altında. Çok kötü durumdayız. Kahvede 10 lira borç vermeyeceğin adama araba emanet ediyorsun. Sonra o şoför, arabanı bırakıyor, kaçıyor. Sonra gidiyor mahkemeye ve haklı çıkıyor. Şoförleri işe almak bir dert çıkartmak bir dert.” Diyerek, şirketlerin bu konuda ki sıkıntılarını anlattı. “ Bana zorla evrak imzalatıyorlar”
“Bir şoförüme, çalışma sözleşmemiz var bunu imzala dedim. Gitmiş beni avukata vermiş “ bana zorla evrak imzalatıyor diye. Bu evrakta, araç şoföre zimmet karşılığı teslim edilecektir. Şoför zimmetine aldığı aracın temizliğini yapmak zorundadır. Şoförler zimmetine aldıkları araçların iç ve dış kısımların da izinsiz değişiklik yapamaz. Gittiğin ülkenin kurallarına uyacağını taahhüt et. Hız sınırını aşma. Şoför bunu imzalamıyor.” Diyen Çimagil; şoförlerin adeta kral olduklarını söyledi. Nakliyeciler gebe “Yedi kocalı Hürmüz olduk”
Nakliyecilerin birçok derdinin olduğunu belirten Çimagil, konuya ek olarak şunları söyledi: “Müşteriye gebeyiz, yükünü alabilmek için. Gümrüğe gebeyiz, aracı çıkarabilmek için, personele gebeyiz, kaçıp da başka şirketlere yükümüzü satmasın diye, şoförlere gebeyiz, gidip mahkemelerde bizi süründürmesin diye, bakanlığa gebeyiz, her gün yeni bir kanun çıkarmasın diye. Yedi kocalı Hürmüz’üz.” “Un Ro-Ro çok aç bir şirket.”
Ro-Ro taşımacılığında hangi firmayı tercih ediyorsunuz sorusuna Çimagil “Un Ro-Ro ile çalışmıyorum. Ekol ile çalışıyorum. 2 katı fiyat alıyor bizden UN Ro-Ro. Ekol sektöre çok büyük iyilik yaptı gemi alarak. Ekol olmasaydı, şuan gemi fiyatları 2200 Euroyken 3000 Euro olurdu. Ekol çok güzel hizmet veriyor. Önceliği kendi araçları falanda değil. Kardeşçe geçiniyoruz. Laftan anlıyor, dostluktan anlıyor sıkıntıdan anlıyor” diye durumu özetler nitelikte cevap verdi. Sözlerine “Un Ro-Ro batar mı bilmiyorum. Batarsa iyi mi olur kötü mü olur onu da bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa o da UN Ro-Ro çok aç bir şirket. Esnafı falan düşünmüyorlar. Tek amaçları kazanabildiği kadar para kazanabilmek” şeklinde devam etti. “UND Deniz’de gizli saklı işler vardı”
Çimagil, UND Deniz’in halka açık yapılmadığını belirterek konu hakkında ki görüşlerini şu şekilde aktardı: “Saffet Ulusoy hem liderdi hem de iş bitirici bir adamdı. Başkalarının da para kazanmasını sağlıyordu. UND’ nin Denizi kurmasından kimsenin haberi yoktu. UND Denizi halka açsalardı batmazdı. Şuan tekrardan bir şey kurabilir mi UND, bilinmez. İnşallah kurar” “UND’ye genel müdür gibi başkan lazım.”
UND başkanı olabilecek nitelikte kimi görüyorsunuz sorusuna Çimagil “UND Başkanı olabilecek kişi ticari bir şeyi olmayacak. Sektöre Genel müdür gibi başkan lazım. Korkmayacak bir başkan lazım. Sözü geçen bir başkan olursa ancak o zaman bir şeyler olur. Ben yaparım yapmasına benim kimseden korkum yok. Sektör arkamda durmazsa başkan olsam bir şey olmaz hiçbir şey değişmez. Sektör arkamda durur mu bilmem. Başkan olursam sektörün arkamda durması gerekir yoksa dediğim gibi bende bir şey yapamam” şeklinde cevap verdi. Bakanlık bizi dinlemiyor
Son olarak Bakanlık konusunda ki görüşlerini dile getiren Çimagil “Biz gayrimeşru bir şey istemiyoruz. Bu yüzden benim korkmamam lazım. Bakanlık bizi dinlesin sorunlarımızı çözelim, her iki tarafın menfaati gözetilerek konuşulsun. İletişim halinde olmasını istiyoruz. Yeni vizyon getirelim memlekete. Kapılarımıza alternatif güzergâhlar kurulsun, MTV ödemeyelim, plaka tahdidi getirilsin, sektörün bir cazibesi olsun. Bizim söylediklerimizin hangisinde gayrimeşruluk var” sektörün kanayan yarasına tuz basar nitelikte olumlu bir mesaj vererek konuşmasını sonlandırdı. Mete Kalender - Erhan Tekindur www.tasimacilar.com 28.02.2014 14:09