YAKUP DEMİRHAN: Şirketi de Esnafı da Bir Gün de Bitiririm!

YAKUP DEMİRHAN: Şirketi de Esnafı da Bir Gün de Bitiririm!

Ulaşım Daire Başkanı Yakup Demirhan, yeni tartışmalar yaratacak değerlendirmelerde bulundu. Her sorumuza samimiyet ve aynı ölçüde netlikle cevap verdi: Dün de biz vardık, yarın da biz olacağız. Burada otorite biziz!’

Son dönemlerde özellikle öğrenci servis ücretleri ile başlayıp, yeni düzenlemelerle devam eden tartışmaların odak noktasında olan UKOME kararlarını, İstanbul ulaşımında söz sahibi olan en yetkili kişi ve karar mekanizmasının önemli ismi, İstanbul Ulaşım Daire Başkanı Yakup Demirhan’la gerçekleştirdiğimiz röportajda değerlendirdik.

Demirhan; en güncel konuları, şimşekleri üzerine çeken UKOME kararlarını, açılan davaları, engelli yasasını, yapılan zam oranlarını, firmaları, bireysel esnafı, bundan sonrasını, alınan kararlara yönelik eleştirileri, plaka tahdidi için yapılan eylemleri, okul aile birliklerini kısacası her cevabıyla yeni tartışmalar yaratacak sorularımıza yanıt verdi.

2013-2014 eğitim ve öğretim yılında öğrenci taşımacılığı servis ücretlerine yaptığınız zam oranını belirlerken hangi kriterleri göz önünde bulundurdunuz?

Belirlenen zam oranı, Ulaşım Koordinasyon Merkezi’ndeki yaklaşık 22 ayrı otoritenin birlikte aldığı bir karardır. 5216 Büyükşehir Belediyesi yasası gereği kurulmuş olan, Ulaşım Koordinasyon Merkezi çok farklı otoritelerin birlikte her konuyu değerlendirerek, karar ürettiği bir mekanizmadır. Geçen dönemlerde Ankara’yı, İzmir’i, Eskişehir’i, Kayseri’yi, Kocaeli’yi yakın olan Büyükşehirleri inceledik. Servis ücretlerimizin saydığımız Büyükşehirlere göre yüksek olduğu sonucuna vardık. Yaptığımız incelemelerde gördük ki, araba fiyatları aynı, asgari ücret aynı, yakıt fiyatları aynı, girdiler aşağı yukarı aynı fakat fiyat konusunda birbirine yakınlık söz konusu değil. İstanbul’a yakın illerde, birbirine yakın ücret oluşturulması konusunda bir çalışma yaptık. Çalışmanın sonucu olarak da UKOME böyle bir karar aldı. Girdilerin birbirinden çok farklı olmaması nedeniyle çıktıların da birbirine yakın olması gerekiyor. Biz böyle düşünüyoruz, UKOME’de buna sıcak baktı.


İzmir, Ankara gibi illerle denkleştirmeye çalışıyoruz dediniz fakat İstanbul çok daha pahalı bir kent, ücretler ve masraflar konusunda düşündüğümüzde aynı değil. Geçen yılda çok tatmin edici bir zam yapılmadı. Bu yıl da aynı şekilde…

Genel girdiler birbirine çok yakın. Hiçbir işveren, çalışanını asgari ücretin altında sigortalı gösteremiyor. Bir adam bir şirkette iyi bir pozisyonda olsa bile maalesef sigortasını yaparken, asgari ücret üzerinden gösteriliyor. Ülkemizde halen aşılmış bir sorun değildir. Bu ortak bir nokta, böyle olmamalı ama maalesef fiili durum bu… Örneğin, kira konusunda ben size İstanbul’da Ankara’da 300 TL’ye de ev bulabilirim, 15.000 TL’ye de ev bulabilirim. Bunlar çok sübjektif kavramlar fakat bizim birbirine yakın dediğimiz esas girdiyi teşkil eden yakıttır, araç amortismanıdır. Türkiye’nin her yerinde araç aynı fiyatken, yakıt her yerde aynı fiyatken, araç kasko ve sigorta aynı fiyatken, kişinin ferdi sigortaları yani SSK, SGK primleri aynı fiyatken, kısacası giderlerin yüzde 90’nını teşkil eden bu kalemlerde katsayılar aynı ise farklılıktan bahsetmek zor… 

İSTESOB, İSTAB gibi bazı meslek örgütleri belirlediğiniz zam oranlarını kabul etmeyerek, kendi zam oranlarını yüzde 10.29 olarak açıkladı. ‘Bunun altı bizi öldürür, süründürür’ demişti. Siz 22 tane kurum olarak, yüzde 5 oranını uygun buldunuz. Yüzde 10.29 diyerek, çok astronomik bir zam mı istediler sizce…

Elbette, onun desteklenmesi lazım, altının doldurulması lazım. Öyle ‘yüzde 10’dan-20’den aşağısı olmaz’ demek yetmiyor, altı boş ifadeler bunlar…

Kurumlar, UKOME’nin yaptığı zam oranını tanımadıklarını söylediler. Kendi zam oranlarını açıkladılar. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

5216 sayılı Büyükşehir Belediye kanununa göre, tüm taşımacılık alanında görev yetki ve sorumluluk Büyükşehir Belediyelerindedir. İller hariç, Büyükşehirlerde sadece ve sadece Büyükşehir Belediyesi yasası geçerlidir. Diğer yasalarda da Büyükşehir Belediyesi yasasına aykırı olmayanlar uygulanır. Ama bu illerde böyle değil. İllerde dedikleri doğrudur fakat Büyükşehirler müstesnadır. Tekrar söylüyorum, 5216 Büyükşehir Belediyesi yasası görev yetki ve sorumluluğun Büyükşehirlerde olduğunu söyler. Bunun alternatifi yok. Kurum yetki ve Yol Güzergah Belgesi’nde tüm düzenlemeyi yapan İstanbul Büyükşehir Belediyesidir. Büyükşehir Belediyesi dolayısıyla onun yasası bir adım öndedir.


Kurumlarda bu zam kararında görüş bildiremez mi? Ortaklaşa bir fiyat belirlenemez mi?

Her sene, İSTESOB ve ilgili kuruluşlar teklif bir oranla veya fiyatla bize gelirler. Taksiciler de böyledir. Minibüsçüler de böyledir. Servisçiler de böyledir. UKOME önerileri alır, irdeler, inceler. Bu çalışmalarda en uygununa karar verir. Teklif gelmesi çok doğaldır. UKOME’nin ilgili meslek odasından teklif ve görüş alması, değerlendirmesi mümkündür ama bu esas değildir. Son kararı UKOME verir. UKOME üst kurumdur. Kentin ulaşım parlamentosu UKOME’dir. 

Açıkladığınız zam oranları, öğrenci servis taşımacılığıyla ilgili yaptığınız son değişiklikler, sektörden çok tepki aldı, çok eleştirildi. Bundan sonra ki süreçte ne olacak?

Hiç bir şey olmayacak, bu ayarlamalar ve düzenlemeler bu şekliyle devam edecek. Bir şey gözden kaçırılmamalı. Sistem taşımacılar üstüne kurulmaz. Sistem halk üzerine kurulur. Siz, halkın vereceği parayı belirliyorsunuz. Halkı yani toplum yığınlarını göz ardı edemezsiniz. Binlerce veli var, binlerce talebe var. Siz bunca insanı görmezden gelerek, sadece taşımacıların ihtiyaçlarını çözecek bir mekanizma ile sistemi yürütemezsiniz. O zaman veliler direnişe geçerse ne yapacak esnaf? Dolayısıyla bu işin bir boyutu sadece taşımacılardır. Ama sadece bir boyutudur. Veliler var, esas ödemeyi yapacak, parayı verecek insanlar var. Veli ve öğrenciyi göz ardı edeceğimiz bir sistem geliştiremeyiz. Bu konu böyle, bu konun dışında bir alternatif kesinlikle yoktur.

İSTAB, tepkisini mahkemeye taşıyarak, ilk refleks veren ve adım atan kurumlardan biri oldu. İSTAB avukatları dava açtı, bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Hayır, biz neden davalaşalım. Görev ve yetki biz de, onlar dava ediyorsa… Çünkü belgeyi düzenleyen biziz. Biz buna uymayanlara belge düzenlemeyiz. Dava ve mahkeme hakları ve yolları her zaman açıktır.

Yeni uygulama ve gelen tepkilere yönelik olarak ‘ücret konusu ve uygulama tartışılamaz, mahkemeye vermek isteyen, gitsin mahkemeye versin. Kurallar gayet net ve açık. Ben kuralları uyguluyorum’ diyorsunuz. Fakat uygulamanın tamamına baktığımızda ücretler bir kenara, UKOME’den geçtiğimiz günlerde yapılan bir açıklamayla dendi ki, ‘velilere pazarlık yapma hakkı tanıyoruz, veli gitsin öğrencisini hangi servise hangi esnafa taşıtmak istiyorsa ona taşıtsın. Firmalar, bu açıklamaya karşı oldukça tepkili ve kaygılı. En büyük kaygıları da muhtemel rant kavgaları ve daha önce yaşandığı gibi cinayetlerin işlenmesi… Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz, UKOME gerçekten cinayetler işlenmeye başladığında bir açıklama yapacak mı? Yaparsa ne diyecek?

Bu sisteme karşı olan şirketler, zımnen cinayet işleyeceklerini mi ifade etmeye çalışıyorlar. Sizin cümlelerinizin altında bu yatıyor. Bu gerekirse cinayet işlerim demektir…

Fakat gerçekten 30 yıl önce işlenmiş bu cinayetler…

30 yıl önce KDV’de yoktu… ÖTV’de yoktu, ne diyorsunuz şimdi? Kaç zaman oldu en ufak bir gerginlik yok. Okullarda en ufak bir tartışma yok. Şirketler veya taşımacılarla ilgili bizim belli bir tercihimiz yok. Şirketler de bizim şirketlerimizdir. Taşımacılar da bizim taşımacılarımızdır. Bunlar bu işten ekmek yiyen, bu işin esnaflarıdır. Fakat bugüne kadar gelen sistem yasalara aykırı olarak işletildi. Okullar kendilerine ait olmayan bir yetkiyi kullanmıştır ve kamu da buna göz yummuştur. Servisleri tespit etmek, güzergâhlarını belirlemek Büyükşehir Belediyesi’nin yetki ve sorumluluğundadır. Hiçbir okul idaresinin servis düzenlemek gibi yetkisi yoktur, olamaz da… Sizin çocuğunuzun okuldan çıktığında minibüsle eve gitmesine kim, ne diyebilir? Çocuğunu taşıtacak kişi veli, taşıyacak kişi bu işin taşımacısı… Bugüne kadar okul idareleri nereden o yetkiyi aldıklarını düşünmeden, veli adına karar vermişlerdir. Oysa taşıtacak kişi velidir, taşıyacak kişi taşımacı şahıs ya da şirkettir. Öğrencisini, bir taksiye mi taşıtacak, minibüse mi taşıtacak veya bir firmaya mı taşıtacak veya hiç taşıtmayacak mı bu velinin kararıdır.


Veli ve taşımacı arasına bir kurumun girmesi mevzuata göre mümkün değildir. Dolayısıyla veli şirketle çalışabilir, ferdi esnafa taşıtabilir. Tercihini hem güvenlik ve konfor açısından yapabilir, hem de ücret açısından yapabilir, siz bunun önüne geçemezsiniz. Serbest piyasa ekonomisinde insanların mal ve hizmet alımında önüne engeller koyamazsınız. Hangimiz mal ve hizmet alımında tüm sunulan seçenekleri değerlendirmeden, incelemeden karar veriyoruz ki? Biz Büyükşehir’in yetkisini kullanarak diyoruz ki, ‘veliler tercihini istiyorlarsa, güvendikleri veya ticari olarak daha az bedel ödeyecekleri şirketlerden yana yapsınlar. İstiyorsa da tercihlerini, bu işin esnafından yana kullansınlar. Kaldı ki, yıllardır süregelen fiili durum, hiçbir veli ve öğrenci kendi araç şoföründen başka hiç kimseyi tanımaz. Şirket tanımaz. Bu işin emektarları, bu işin gayretini o aracın şoförü bizzat kendisi yapar. Her şeyle o ilgilenir, insanlar yalnızca onu tanırlar. Veli, anne-baba o aracın sahibini tanır, onunla ilişki içindedir. Şirket pratik olarak meydanda yoktur. Şirket adına ya da kendi adına o işin esnafı işi yürütmektedir. Yani geçmişte şöyle oldu böyle oldu, şimdi geçmişte yaşanan bir şeyi bugüne taşıma şansımız ne kadar vardır? KDV yoktu, ÖTV yoktu geçmişte… Bu modern uygulamalara biz karşı çıkamayız. Büyükşehir Belediyesi olarak, bu servis taşımacılığını düzenlemekle görevli, sorumlu ve yetkiliyiz. Yani şirketler de esnaflar da bu işi yapmıyoruz diyebilirler. Ama Büyükşehir bu işi yapmıyoruz diyemez. Görev, yetki, sorumluluk Büyükşehir Belediyesi’nindir. Onlar yapmıyorsa bile bu hizmeti vermek, gerekli düzenlemeleri yapmak, taşımak veya taşıtmak bizim görev ve yetkimiz dâhilindedir. Dolayısıyla burada inisiyatif, Büyükşehir Belediyesi’ndedir. Bizim birinci önceliğimiz veli ve öğrencilerdir. Veli öğrencisini kime istiyorsa, ona taşıtır. Ama birilerinin girip de bu istemi bozmasına kabul edemeyiz.

Okul Servis Hizmetleri Yönetmeliği 7. Maddesi ‘veli öğrencisini istediği zaman istediği servisçiye ferdi veya şirket anlaşıp, taşıttırabilir’ diyor. Şimdi mevcut yönetmeliğin içinde böyle bir madde varken, neden böyle bir uygulamaya gidildi? Yeni olan nedir burada?

O maddeyle ilgili olarak ortaya çıkan bir gerçek var. Okul idareleri üzülerek söylüyorum ki, yetkileri olmamasına rağmen veli adına karar verdi. Bu yetkisizlik ve uygulama ile ortaya şöyle bir tablo çıktı; okul yönetimleri, velinin tercihi olabilecek diğer esnafın okul bahçelerine sokulmaması gibi agresif fiili bir durum yarattı. Bu bahsettiğiniz yönetmelikte ilk kez bu yıl, ilave edilen yeni bir madde ile okul idarelerinin, bahçelere şirketin ve esnafın girmesini engellemesi kesinlikle yasaklanmıştır. Yapılan değişiklikle okul aile birliklerinin ve idarelerinin, esnafı okul bahçelerine sokup, sokmamalarına, öğrencileri taşıyıp taşımamalarına yönelik olumsuz kanaatleri ve buna uygun geliştirdikleri davranışlarını engellemiş olduk. 7. madde bu yıl ilk kez uygulanır hale geldi. Daha önce, siz öğrencinizi, bir veli olarak ferdi taşımacının taşımasını isteseniz bile okul aile birliği yetkisi olmamasına rağmen onu okula sokmuyordu. Özetle madde vardı, uygulanmıyordu. Bu yıl bu sıkıntılar ortadan kalktı ve madde uygulanabilir hale geldi.

Eskiden yol belgesi vermek için okulla yapılan sözleşmeyi istiyordunuz, bu yıl veli ile yapılan sözleşmeyi isteyeceksiniz. Denetimi nasıl yapacaksınız yani belirtilen araç, o araç mı? Araç, o okulun aracı mı? Öğrenciler, o okulun öğrencileri mi?...

Bu soru dünde geçerliydi, bugün de geçerli. Bu soru bugün ortaya çıkmış bir soru değil. Dün de sorulabilirdi, bugünde sorulması gereken önemli bir soru. Siz eğer bu soruyu geçen sene veya 2 sene önce sorsaydınız, ben cevap vermekte gerçekten zorlanırdım. Fakat bugün itibariyle tüm sistem kağıt ortamından elektronik ortam geçti. Artık biz kağıt ortamında müracaat kabul etmiyoruz. Geçen sene Türkiye’de ilk defa bir kurum elektronik ortamda talep alıyor, kağıt ortamında talep kabul etmiyor. Siz bir harfi bile yanlış yazsanız, belge alamazsınız. Kağıt üzerinde dün bir takım şeyleri yanlış beyan edebilirdiniz.

Bugün ise, tek bir şeyi bilinçli ya da bilinçsiz yanlış beyan ettiğinizde sistem yürümüyor. Dolayısıyla bizim yüzlerce binlerce başvuruyu alıp da acaba bunlar içinde beyan edilenler doğru mu yanlış mı diye araştırma fırsatımız yoktu. Ama bugün bu araçlar dijital ortamda sisteme girilebiliyor. Bir rakamı yanlış yazmaları halinde sistem yürümüyor. Bugün bu kontrol var. Tüm öğrenci ve velilerin T.C kimlik numaraları ile birlikte sisteme alıyoruz. Öğrencinin TC kimlik numarası üzerinden öğrenci olup olmadığını denetleyebiliyoruz. E-devletten öğrencilerin TC kimlik numaraları ile hangi okulda öğrenci olduklarını görebiliyoruz. 

Elektronik ortamda gece saat 02:00’de bile insanlar, müracaatlarını yapabilirler. Toplu Ulaşım Müdürlüğü’ne gelmek zorunda değiller. Mesai kaybına uğrayarak, bekleyerek, sıraya girerek işlem yaptırmak zorunda değiller. Kendi evlerinden veya bir internet kafeden işlemlerini yaptırabilirler. Ayrıca bankaya gidip, saatlerce kuyrukta beklemek zorunda değiller. Bunu da kaldırdık, direkt kredi kartından yatırabiliyorlar. Türkiye’de bir ilk olarak böyle bir uygulamaya geçtik ve işlemleri her şekilde kolaylaştırdık.

Firma yetkilileri ile görüştüğümüzde kendilerinin yaptıkları işin garantisini verdiklerini, yaşanabilecek her türlü aksamayı engellemek için büyük organizasyonlar yaptıklarını ifade ediyorlar. Eski sistemde ne yolunda gitmiyordu da siz sistemde topyekûn bir değişikliğe gitmeyi tercih ettiniz.

Dünyada her şey değişiyor, tekelci bir anlayış dünyanın hiçbir yerinde yürütülemez. Bunun altını kalın çizgilerle çizmek isterim; okul bu işin içinde yoktur. Okul bir eğitim kurumudur. Okul, bir turizm şirketi değildir. Veliye rağmen servis belirleme, veli adına taşıma taşıtma yetkisi yoktur. Okulun görevi, eğitimi düzenlemektir. Eğitim ve öğretimdeki ilişkileri en sağlıklı şekliyle düzenlemektir. Kapalı devre sadece şirketlere pas edilmiş öğrenci taşımacılığı sonuçta veliyi ezmektedir.

‘Fiyatları ben belirlerim’ diyen bir UKOME’de, veli nasıl eziliyor?

Bakın, o fiyatlar azami fiyatlardır. Yani bundan daha fazla olamaz dediğimiz fiyatlardır. UKOME iradesi olsa olsa en fazla bu kadar olur dediği fiyatlardır. Fakat okullar ne hikmetse hatalı bir uygulama ile bu fiyatları hep en tavandan veliye ödetmişlerdir. Bu sistemde bunun altında da velinin çocuğunu taşıtabileceği yeni bir uygulama getirilmiştir. Eğer okullar, şirketlere veya taşımacılara bunun yüzde 20-30-40 altına indirtebilselerdi, ben bunu anlardım. Yani bir şeyin fiyatı 60 lira ise, 70 lirada olabilir, 80 lirada olabilir. Neden 99 lira olmuştur yıllarca? En üst rakamlardan veli ezilerek, alınmıştır bu rakamlar. Zaman içinde fiyatlarda ferdi taşımacı ve şirketlerin yarışması ile kalite, konfor ve fiyat üzerinden halkın lehine düşüşler olacaktır. AVM’ler de veya ticaret merkezlerinde nasıl birçok ürün ve marka kıyasıya rekabet ediyorsa burada da hem hizmette hem konforda hem de fiyatta rekabetin gereği bir takım indirimler olacaktır. Biz bu yapıyı oluşturduk.

Okullarda servis taşımacılığında bu rekabet hiç oluşmadı. Sıkıntı buradan kaynaklanıyor. Eğer bu rekabet oluşsaydı, fiyatlar inebilirdi. Öyle bir piyasa oluştu ki, UKOME 100 lira diyor, onlar 100 lira… Neden? 90 liraya taşıyacak esnaf da var, şirketler de.

Rekabet nasıl yaratılacak? Şirketlerin filosunda 100 tane aracı varken, ferdi esnafın 2 tane aracı var, birinin kredisi yeni bitmiş, diğeri haciz altında… Rekabet, eşit koşullarda olur. Eşit olmayan koşullarda ferdi esnaf yok olur gider, şirket yine para kazanmaya devam eder.

Ferdi esnaf 100 arabası olandan çok daha güçlüdür. Şirketlerin opsiyonları çok daha geniştir. Ama tam tersi oluyor ferdi taşımacı iskonto yapıyor, şirketler yapmıyor. Madem sordunuz, şunu da belirtmeliyim; yeryüzünde kölelik kalmadı. Vahşi kapitalizm bizim ülkemizde de maalesef çok zayıfta olsa uygulandığını görüyoruz. Şirketler okullarda en üst rakamda aldığı taşımacılığın yüzde 50’sini hatta yüzde 60’ını ferdi taşımacıya vermiyor. Adeta modern kölelik düzeni uygulanıyor. Veli korkunç rakamlar ödüyor. Bu doğru değil.

Şirket sahibi bazı kimselerin hakkaniyetli davranmadıklarını biliyoruz. Bu konuda görev yetkinin, siz de olduğunu söylüyorsunuz, yönetmelikte yapılacak bir değişiklikle bu adaletsiz gidişata dur diyemez miydiniz?

Belirttiğiniz uygulamanın önüne geçmenin yolu rekabet ve yarışma ortamının oluşturulmasıdır. Modern toplumlar sadece yarışmadan çıkar. Yarışmanın ve rekabetin olmadığı yerde toplum çürür. Benim işim garanti ise neden yarışayım? Bir zamanlar Anadolları ve Muratları 6 ay, 1 sene sonra parasını peşin ödemek kaydı ile vermediler mi bu ülkeye? Rekabet olmayan yerde siz zarardasınız. Biz kurum olarak kamu adına hareket ediyoruz. Bir velinin 240 lira yerine, 140 lira vermesini istenilmez mi? Düşük gelir grubu olabilir, orta gelir grubu olabilir. Neden sorun olsun? Bir takım ilişkilerle, bu fiyat neden yükselsin ve veli neden bu ücreti ödemek zorunda kalsın?

Bir veli konforu, güvenliği ve fiyatı göz önüne alarak seçim yapabilir çünkü bu üç başlık insan için bir ihtiyaçtır. Kimisi için ücret ön plana çıkar tercihini ona göre yapar, kimisi için konfor ön plana çıkabilir, kimisi içinde güvenlik öne çıkabilir. Bırakalım kararı veli versin. Okulun ve bir kasa bir masa bir şirketin belirlediği ücreti vermek zorunda kalan, onun konforu neyse ona katlanmak, onun güvenliği ne ise ona tamam demek zorunda bırakılan bir toplumdan bahsediyoruz. Ben kamu adına hareket ediyorum, kendi adıma hareket etmiyorum.

Yaptığınız açıklamadan serbest rekabet koşulları nasıl oluşacak, sistem nasıl işleyecek, süreç ne zaman oturacak hala anlayamadım. Örneğin; şoför araç başında kalp krizi geçirdi, cinayetler işlendi, banka trafikte adamın aracına el koydu, kaza oldu özetle veliyi çaresiz bırakacak bu senaryolarda, ‘süreç henüz oturmadı, olaylar münferittir deyip geçecek miyiz?

Pratikte zaten şirketler bu işi yaptıklarında da bir takım eksiklikler var. Tüm yük o aracın şoförüne biniyor. Bir kaza olduğunda o kazanın veya gecikmenin, aksamanın bedelini yine şoför ödüyor. Şirketlerin bu işle ilgilendiği yok. Bir masa bir kasa çalışan, hiç bir şeyle ilgilenmeyen ama tüm işin yükünü çeken bir şoför var. Tüm organizasyonu da şoför yapıyor. Kağıt üzerinde öyle veya böyle belirtilebilir, ben işin pratiğinden bahsediyorum. Şoför kendi aracıyla da taşısa, şirkete de çalışsa tüm yük şoförün sırtındadır. Burada değişen bir şey yok.

Rekabet dedik, rekabet bir günden ikinci güne bitmiyor. Siz veli olarak tercihinizi ücretten yana koyarsınız, 2 ay sonra size uygun gelmez, randıman alamazsınız, çeker diğer adama verirsiniz. Yeni uygulama ile her an her türlü değişikliği yapma hakkı velinindir. Siz her dakika aynı marketten mi alış veriş yapıyorsunuz? Hizmet satın alan kişi yani velinin tercihi, piyasayı en kısa zamanda en uygun hale getiriyor. Eğer rekabet ve yarış varsa iyileşme oluyor. Sen de rekabet koşullarına göre hareket ediyorsun; arabanın daha konforlu olmasına özen gösteriyorsun, şoförüne dikkat ediyorsun daha bakımlı ve daha dikkatli, ilgili olmasına özen gösteriyorsun. Beğenmediğin bir araçta ise çocuğun, 1 ay sonra başka bir servise verebiliyorsun. Şimdi böyle bir şeyi yap bakalım, yapamazsın! 

Süreç meselesine gelince, 20 yıldır gelen bir uygulamayı biz ne kadar düzelttik, bana göre yüzde 20-30 düzelttik ama herkes şuanda hazırlığını yapıyor. Önümüzdeki yıl çok daha yüksek oranda sistem düzelecek ve oturacak. Veli bunun kazanımlarını edindikçe, mutluluğu artacak. Gelir durumu biraz daha düşük olan ailelerin servis ücretlerinden yapacağı 40-50 lira tasarruf o aileler açısından önemlidir. Bunu yadsımamak lazım…

Firmalar sizce kendi iç denetimlerini yeteri kadar yapmıyorlar mı? Firmanın bir okulda 100 tane servis aracı var. Herhangi bir aracında en ufak bir sorun olsa, 100’ünü birden kaybeder. Ama ferdi esnafı kim denetleyecek? O da şu şekilde düşünebilir, zaten 2 arabam var, 100 tane de okul, orası olmazsa başka bir okul olur?

Siz firmaların ciddi olarak denetlendiğini gerçekten düşünüyor musunuz? Ben firmalarda çok iyi denetim yapıldığını görmedim.


Okul Aile Birlikleri bu denetimleri yapmıyor muydu sizce? Sonuçta veliden bahsediyorsunuz, onların seçme hakkından… Onlar da okul içinde seçilmiş kişiler değil mi?

Okul Aile Birliği’nin görevi, kimin öğrencisinin hangi şartlar altında hangi araçla gideceğini tespit ve tayin etmek değildir. Okul Aile Birliği’nin görevi eğitimin ihtiyaçları, öğrencilerin maddi manevi ihtiyaçlarını karşılamaktır. Sizin servisi otobüsü, minibüsü, servisi denetlemek, belirlemek gibi bir görev ve yetkiniz yok, olamaz da… Kasap kasaplık yapacak, manav manavlık yapacak, herkes kendi işine bakacak. O zaman toplam kalite yükselecek. Herkes kendi işini en iyi şekilde yaparsa, toplum bundan fayda görecektir. Okul Aile Birliği’nin taşıma ile ne ilgisi var? Ona mı kalmış öğrencinin kaç liraya hangi servisle öğrencinin taşınması ve buna karar vermek? Ben buradaki ilişkilerden bahsetmek bile istemiyorum.

Şirketler varken de birçok uygulama doğru değil, yolunda gitmiyordu. Veliye tercih hakkı bırakılmıyordu. Okul Aile Birliği, ona şu servis ve bu parayı vereceksin diyordu. Adam servis aracında sigara mı içiyor, adam maganda mı, işini düzgün yapıyor mu? Çocuklara iyi davranıyor mu? Saç sakal tıraşı olmuş mu? Velinin bunları denetleme veya seçme şansı yoktu fakat şimdi olacak… Sen işi alacaksın ama veli senden memnun kalmazsa başka servise geçecek, bireysel esnafa geçecek, tercihini veli yapacak… Burada yadırganacak bir şey yok, doğru olan budur. Ama elbette bu sistem de zamanla oturacak. Şikâyet durumunda biz varız. Dün de biz vardık. Bugün de biz varız. Yarın da biz olacağız. Burada otorite biziz. Şirket her şeyi yapabilir, şirketin yetkisini bir gün de iptal ederim. Bitiririm şirketi veya esnaf bir gün de bitiririm. Benim görevim bu… Hizmete, hizmet kalitesine, güvenliğe tüm bu kriterlere uymayanların denetimi bendedir.

Yeri gelmişken, sektör içinde de artık çok yüksek sesle konuşulmaya başlanan bir konuyu size sormak istiyorum. Acaba bu servis sektöründe yaşanan sıkıntılar özgülünde düşündüğümüzde, sizin yeni uygulamanızı da göz önünde bulundurduğumuzda tüm bunlar UKOME’nin bir senaryosu mu? Yakın zamanda tanık olduğumuz İSPARK örneğinde olduğu gibi, UKOME şunu diyebilir mi? ‘Ne ferdi esnaf ne şirket siz, bu işi beceremiyorsunuz. Bu işi artık belediye yapacak.’

Ben röportajın başında 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi yasasına göre, bu tür taşımacılığın yaptırılması-yapılması Büyükşehir Belediyesi’nin görev ve sorumlulukları dâhilindedir demiştim. Bu cümle her şeyi kapsıyor zaten servisler bu işi yapmasalar bile bu işi yapma, denetleme görev ve sorumluluğu ile mükellef olan zaten Büyükşehir Belediyesi’dir. Bunu nasıl ve ne şekilde yaptıracağına yetkili olan da Büyükşehir Belediyesi karar verir.

Röportajımızın ilk bölümünde Ulaşım Daire Başkanı Yakup Demirhan’la birçok konuyu değerlendirdik. Kısa bir süre sonra ikinci bölümüne yer vereceğimiz özel röportajımızda tüm servis esnafı tarafından yakından takip edilen plaka tahdidi, 1 yıllığına ertelenen engelli yasası, öz mal uygulaması, oldukça eleştiri alan UKOME toplantılarında servis esnafının kısıtlı temsiliyeti, merkezi otorite ve İstanbul’da UKOME’nin ördüğü bürokrasi duvarı başlıkları altında Demirhan’ın yaptığı değerlendirmeleri okuyabilirsiniz.

Röportaj:Alev ARSLAN 

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum